“Yeşil kubbemizin altında gizlediğimiz o veli kullarımızın gören gözü bizim gözümüz, işiten kulağı bizim kulağımız, konuşan dili bizim dilimiz.”
Onun için Evliyaullah’ın bâtın eli vardır. Bâtın kulağı vardır. Bâtın gözü vardır. Bâtın dili vardır. Onların nefisleri konuşmaz. Ruhları konuşur. Ruhun da bir makamı vardır. Oraya gelince konuşur. Velilerin ruhu oraya ulaşır. Bunlara inanmak lâzımdır bunun için de bir meşâyihe bağlanmalı.
Onun için ne buyurulmuş ?
Özün bir pire teslim et müdavim ol kapısında
Meşâyihten murâd şâhım mürebbi kâmil olmaktır
Burada ne var? Hani “Ne olursan ol gel” demiş ya. İnsanı bir kere hayvanî sıfattan geçiriyor. Kurtarıyor. Bütün günahlarını hafiflettiriyor. Bak bizim tarîkatımızda boy abdesti var ya, çok kıymetli. Başka tarîkatlarda yok. Sadece bizde var. İnsan kaç yaşında olursa olsun. Ne kadar günahı olursa olsun. Bir boy abdesti almakla bütün günahlarından kurtuluyor. Ve hiç günah kalmıyor. Onun için kaza namazları da emretmiyor, büyüklerimiz. Çünkü kazası da kalmıyor. Geçmişte bütün isyan içinde olan hayvanî sıfattaki bir insan, el tutup da boy abdesti almakla hepsinden kurtuluyor. Onu hayvan sıfatından kurtarıyor.
Seni hayvan iken insan eder şeyh
Gönüller şehrine mihmân eder şeyh
İçirip bir kadeh aşkın meyinden
Gedâ iken seni sultan eder şeyh
Geda: Kul. Sana Allah’ı sevdirir. O sevgiyle seni Allah’a ulaştırır, “Kapısında kul var sultandan içerü” buyuruyorlar.
Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm
Onun için Mevlana ” O geliyor O” diyor. Şems’in kemâline demiş. Şems’in kemâlinde ise Allah’ın sıfatları tecelli etmiş.
İbrahim Aleyhisselam Cenâb-ı Hakk’tan iki şey istemiş. Peygamberimizden sonra Cenâb-ı Hakk’ın en çok sevdiği peygamber O’dur.
Birinci isteği şu oluyor.
– “Yarabbi sen bu insanları ölünce dirilteceksin. Acaba nasıl dirilteceksin çok merak ediyorum?” diyor. İnandığı halde.
Cenâb-ı Hakk ne emrediyor:
– “İbrahim! Dört tane büyük kuşun başlarını kes. Onların herbirini götür bir dağın başına koy. Vücutlarını da bir dibekte döv. Tüylerini, kemiklerini iyice döv.” Yapıyor bunları, vücutları karıştı ve macun oldu. Başları dağların başında.
– “Ya İbrahim sen bunların isimleri ile seslen.”
– “Tavuk, hindi, ördek, kaz..”
Macun olmuş etlerden her bir kuşun eti bir tarafa ayrılıyor. Kemikleri bütünleşiyor. Etleri kemiklere yapışıyor. Tüyleri, etleri bütünleşiyor. Başları gelip takılıyor.
Secdeye kapanıyor Hz. İbrahim.
İkinci isteği de şu.
– “Yarabbi sen yemekten, içmekten, gitmekten, gelmekten münezzehsin. Bu dünya hanemde seni bir göreyim. Ne olur buraya gel!”diyor.
Cenâb-ı Hakk:
– “Ya İbrahim filanca gün filanca saatte geleceğim” diyor. İbrahim Aleyhisselam ne yapıyor. Onda hizmet gören çok. O kadar temizlik o kadar hazırlık o kadar hizmet ki.. Neyse misafir geldi. O kadar ihtiyar ki beli bükülmüş, ağzından salyalar akıyor. Dura dura yürüyen bir ihtiyar geliyor. Gözünü çapak bürümüş. Üstü başı eski bir halde, böyle değişik bir halde geliyor.
– “Ya İbrahim sen benim karnımı doyur.” diyor.
O da diyor ki:
– “Git baba sen buralarda durma. Al sana ekmek git de şuralarda ye,” diyor. Ekmek verip gönderiyor. Aradan zaman geçiyor.
– “Yarabbi sen vaadinden dönmezsin, verdiğin sözden dönmezsin. Niye gelmedin?” diyor.
Cenâb-ı Allah:
– “Ya İbrahim ben geldim de sen benim yüzüme bile bakmadın, kuru ekmek verip savdın.” diyor.
– “Aman Yarabbi estağfirullah bu nasıl olur. Bilemedim affet.” diyor.
– “Bu nasıl olabilir?”
Allah-ü Teâla diyor ki:
– “Ya İbrahim sana çok kerih görünen bir ihtiyar vardı ya ben onun kalbindeydim. Eğer sen ona hizmet etseydin bana yedirmiş olurdun.” diyor.
Evet ama demek ki o ihtiyar öyle görünüyor ama onda bir kemâl sıfat varmış. Cesedinin görüntüsü onu gizlemiş. Cisim bir perdedir. Hayvanî sıfatı da gizlemiş göstermiyor. Melekî sıfatı da gizlemiş göstermiyor. Beşerî sıfatta da olsa göstermiyor. Ama bizim inancımıza göre, Allah’a şükür Amentünün şartlarına inandık. Allah’a, meleklere, kitaplara inandık.
İnanıp hakikatını yaptıksa niye hayvanî sıfatta kalalım? Çünkü Peygamber bizlere geldi. Kur’an’a, peygambere uyduksa daha niye hayvanî sıfatta kalıyoruz? İnsanız. Kur’an’ı, peygamberi olmayanlar insan olmuyor. Hayvan sıfatında kalıyorlar.
Şeyh Efendimin zamanında bir tanesi dedi ki:
– “Hoca nasıl edelim, biz sokağa çıkmayalım mı? O kadar açık saçık hanım var ki, biz kurtaramıyoruz kendimizi onlardan.” dedi.
Mübarek dedi ki:
– “Siz onlara hayvan sıfatı ile bakın. Eğer insan olsalar eksiklik duyarlar. Eksiklik göstermiyorlarsa demek ki onlar hayvan. Hayvandan nâmahrem olmaz insana.”
Öyle cevap verdi.
Fakat daha takva ehli bir kimse için de ne vardır? Tesettürlü olanlar için de ne vardır? Bulara karşı da yaşlı ise anneniz, akran iseniz bacınız, yaşı küçük ise evladınız olarak bakın.
Her neye bakarsan Hak gözüyle bak
Böyle bakan gözlere olmaz yasak
Elhamdülillah, hepinizin şeriatı tarîkatı var. Hanımlarınız da tesettürlü. Tesettürlerine de rıza gösterin. Eğer bir hanım örtünmek isterse de kocası mani olursa günahı kocasınındır. Hanımın değildir. Tesettür de Allah’ın emridir. Hanımlar için açıklık büyük günahtır. Ama sözün geçmiyor. Yani örtün diyorsun örtünmüyor. Ona vurmak, sövmek, onu evden kaçırmak bir yuvayı dağıtmaktır. Belki 3-4 tane çocuk. Onlar ne olacak? Ne olacak vurup, çalınca, evden kaçırınca? Nasihat edeceksin. “Örtün” diyeceksin. Örtünmüyorsa günah onun boynuna. Ama bir de var ki hanım örtünmek istiyor. Beyi mani oluyor. Bu sefer de günahı beyinin boynuna. O hanımın günahını beyi çekecek.